12 Haziran 2016 Pazar

İPEK ONARAN'A SORDUK


Kilometrelerce yüzüyor, koşuyor, bisiklete biniyor, sonra da okulda matematik dersi veriyor. Geçen hafta Antalya'da Half Ironman yarışında birinci olan triatloncu öğretmen İpek Onaran: "Clark Kent gibiyim: Okulda takım elbiseli, dışarıda sportif"

İpek Onaran 28 yaşında, 1.67 cm boyunda, 52 kilo bir matematik öğretmeni. Dışarıdan baktığınızda her şey normal. Fönlü saçları, küpeleri, döpiyesi ve topuklu ayakkabılarıyla hoş bir görüntü sergiliyor. Yakından çok zayıf, gömleğinin içindeki kolları incecik gözüküyor. Ama mayosunu giyince karşımıza bambaşka biri çıkıyor. O bir triatloncu. Denizde 1900 metre yüzüyor. Ardından sudan çıkıp bisiklet için ayakkabısını giyip kaskını taktıktan sonra 15 kilometrelik bir turda dik tırmanışlar yaparak altı kez dönüyor. Bu iki aşamayı sağ salim bitirince de koşu ayakkabısıyla tam 21 kilometre koşuyor. Bu süreyi okumak 20 saniye sürebilir ama gerçekleştirmesi beş-altı saat. Üstelik o, Eyüboğlu Koleji'nde matematik öğretmeni. Kalan zamanında da antrenman yapıyor. Onaran'la okul ve spor arasında uzanan hayatını konuştuk.
- Triatlon, ülkemizde çok yaygın bir branş değil. Bir matematik öğretmeni için de alışılmamış bir durum. Nasıl başladınız bu spora?- Evet, çok bilinmiyor maalesef. Gençler arasında yeni yeni yaygınlaşıyor. Ben çok genç, 14 yaşında başladım. İzmirli'yim. Yüzme takımındaydım. Çok sevdiğim antrenörüm triatlona başladı. Ağabeyimle biz de onun yolundan gittik. Çeşme'de de halk triatlonu düzenlenirdi. Esnaf, ev hanımı, herkes katılırdı.
kuaföre gidecek vaktim yok 
- Ev hanımları da triatlon parkurunu tamamlayabiliyor mu? 
- Biraz sporla ilgilenen herkes tamamlayabilir. Halk triatlonunda mesafeler kısa: 250 metre yüzüyor, 10 kilometre bisiklete biniyor ve iki kilometre koşuyorsunuz.
- Nerede, nasıl bir tempoda çalışıyorsunuz?- İstanbul'da triatlon için çalışmak çok büyük sıkıntı. Genelde spor mekanımız Bostancı sahili oluyor. Hafta sonları grubumla 150-180 kilometre bisiklete biniyoruz. Haftada üç gün dört-beş kilometre yüzüyorum. Diğer günlerde de 20 kilometre koşuyorum.
- Spor ne kadar zamanınızı alıyor?- Uzun antrenmanlar, esnetme, duş, hazırlanma derken yaklaşık altı saatimi alıyor. Kısa antrenmanlarda ise yine üç-dört saatim gidiyor. Eve gittiğimde bazen fazla kımıldamamaya çalışıyorum. Daha fazla enerjim gitmesin diye koltuktan bile kalkmıyorum. Ertesi günkü antrenmana konsantre oluyorum.
- Sosyal hayata zamanınız kalıyor mu?- Olmuyor maalesef. Manikür, pedikür bana çok uzak kavramlar artık. Kuaföre hiç gidemiyorum. Okuldan çıkınca antrenman, sonra ev var benim hayatımda.

İstediğimi yeme özgürlüğüm var
- Bu kadar spordan sonra kim bilir neler yiyorsunuz?- Evet, normal bir kadına oranla çok daha fazla yiyorum. Ama kalitesiz yağlardan uzak duruyorum. Aksi takdirde kası yağa çevirir ve genişlemenize neden olur. Cips gibi abur cubur yemiyorum. Her akşam karbonhidrat alıyorum. Beslenmem yeterli olmazsa, protein takviyesi kullanıyorum. Yemek konusunda özgürüm, istediğimi yiyebilirim.
- Kaslı bir vücüda sahip olmak duygusal hayatınızı nasıl etkiliyor? - Oldukça etkiliyor. Erkek arkadaşım yok zaten. Bir dönem vardı ama o da hep sporu bırakmamı istiyordu. Mayoyla sokaklarda koşmanızı, ön planda olmanızı her Türk erkeği kaldıramıyor. Annem de 'Kızım kaç yaşına geldin, hâlâ mayoyla sokakta koşuyorsun' diyor. Doğru valla, sümüklerim aka aka koşuyorum ama keyif alıyorum. Sonuçta bu bir spor. Bazen yaşlılar tepki gösterebiliyor. Ama bir sporcu olarak benim çıplaklıkla aram iyi.

Triatlon yap, yakışıklı öl

- Neden profesyonel sporcu olmayı değil de matematik öğretmeni olmayı tercih ettiniz? - İşimi seviyorum. Hem okulda olmak beni dengeliyor. İki zıt hayatım var. Bazen çok sportif giyindiğimde diğer öğretmenleri görmek iyi geliyor. Kendime çeki düzen veriyorum. Döpiyesimi, topuklu ayakkabılarımı giyiyorum. Okul dışında hayatım spor ayakkabısıyla geçiyor. Clark Kent gibiyim: Okulda takım elbiseli, dışarıda sportif.
Öğrencileriniz kaslı vücudunuza şaşırıyor mu? - Şaşırmazlar mı! 'Hocam biz de koşalım' diyerek örnek alan da var. Bazıları akademik hayatta değil ama sporda yetenekli olabilir. Onları motive ettiğim için mutluyum.
- Erkekler size nasıl yaklaşıyor? - Türk erkekleri spor yapan kadından korkuyor. Ama beraber olacağım erkeğin spor yapması şart. Aksi halde bir yere kadar dayanırım ama bir yerde tıkanır. Ben koşarken o bira içip göbek büyütürse, devam etmez.
- Bu sporun fazlası vücut için zorlayıcı değil mi?- Zaten triatlon yapanlar için 'Triatlon yap, yakışıklı öl' derler. Bu işin şakası. Doğru antrenman ve beslenmeyle sakatlıkların önüne geçmeye çalışıyoruz. 

11 Haziran 2016 Cumartesi

Sabah Antrenmanı Öncesi Beslenme Püf Noktaları

Sabah Antrenmanı Öncesi Beslenme Püf Noktaları


Sabah antrenmanlarından önce yediğiniz şeylerin tadı en önemli unsurdur. Bunun yanında çabuk hazırlanabiliyor olması ve sizi uzun süre tok tutmasıda önemlidir. Yediğiniz şeyler sabah yapacağınız antrenmanın içeriğine görede değişiklik gösterir. Bu yönden antrenmanları 2’ye ayırabiliriz:    
1- Yavaş ve uzun süreli (sürecek uzun bir bisiklet antrenmanı)                                           
                                    (yada bir saatin üzerindeki koşu antrenmanları)  
2- Hızlı ve kısa süreli ( yüzmede yapılan interval antrenmanları)
YAVAŞ VE UZUN SÜRELİ:
Antrenman öncesi: Uzun süreli ve yavaş geçecek bir antrenmandan önce  neler yiyebilir sorusunun basit bir cevabı var: Hiçbirşey. Bu size çok ilginç gelebilir ancak  Kaslarınızın 1 saat ve daha üzerinde çalışabilmesi isin glikojen depoarınızın dolu olması önemlidir. Uzun süreli antrenmanlarda   açlık durumunuzu ayarlıyarak yağ yakımını daha verimli halede getirebilirsiniz. Ama öncesinde yemek yemediğiniz sabah antrenmanlarında kendinizi kötü hissediyorsanız bu duruma doktorunaz danışarak devam etmelisiniz.
Antrenman sırasında: pirinç patlakları içeren barlar, elektroliti zengin sporcu içecekleri, muz, enerji jelleri, su tüketmeniz sizin için önemlidir. Çünkü 90 dakikadan sonra glikojen ihtiyacı duymaya başlarsınız, bu durum spora yeni başlayanlar için dahada düşüktür(45 – 60 dakika) eğer tüm antrenman boyunca doğru zamanlarda depolarınızı doldurarak antrenman yaparsanız, antrenmanda istediğiniz performansı yakalayabilirsiniz. Yavaş ama uzun sürecek antrenmanlarda mideniz ve bağırsak sisteminizin tolare edebileceği şeyleri tüketmelisiniz. Bu durumlarda  ana öğünlerde yediğimiz yemekler yerine açlığımızı giderecek, enerjimizi toplayacak enerji jelleri ve sporcu içecekleri daha uygundur. Uzun süreli antrenmanlarda yaşanan bir başka sorunda dehidre(aşırı sıvı kaybı) olmaktır. Elektroliti yüksek içecekler içmek, tuzlu barlar(salt stick) tüketmekte dehidre olmamanıza yardımcı olur. 
Antrenmandan sonra: Yapılan kas yıkımından sonra kasların toparlanması için özellikle proteinli besinler tüketmek önemlidir. Tabi ki enerjinin bir önce toparlanması için karbonhidratlarda önemlidir. Bunun için kırmızı – beyaz et, omlet, haşlanmış patates, ıspanak, balık(somon) gibi içinde protein bulunan besinler yenilebilir. Antrenmandan sonraki ilk 30 – 45 dakika protein ve karbonhidrat ağırlıklı besinler tükettiğimizde toparlanma daha çabuk ve üst seviyede olur. Yukarıdada belirttiğim gibi balık ürünlerinden özellikle somonun tüketilmesi hem omega 3 açısından hemde kaslardaki iltahap ve ağrıları azaltma özellikleri açısından önemlidir. 
HIZLI VE KISA SÜRELİ:
Antrenman öncesi: Kahve ve muz en iyi seçimdir. Çünkü kafeinin performans arttırıcı özelliği vardır. Eğer bir kahve tiryakisi değilseniz, yüksek yoğunluklu ve interval antrenmanlarından önce bir kaç deneme yapmalısınız. Çünkü bazı sporcular kafeinin onları gergin yaptığını ve olumsuz etkilendiklerini söyleyenlerde bulunmakta. Muzun sindiriminin kolay ve hızlı olmasından dolayı, muz yiyerek az miktarda aldığımız karbonhidrat sayesinde glikojen depolarımızı en hızlı şekilde doldurmuş oluruz. 
Antrenman sırasında: Sporcu içecekleri ve jeller bu tür antrenmanlarda vazgeçilmezimizdir. En iyi antrenman yarıştır sözündende bildiğimiz gibi yarışlarda hızlı ve kısa süreli antrenmanlara girer. Yarış sırasında kullanacağımız jelleri daha önce dememiş olmamız önemlidir. Nasıl ki kaslarımızı yarış için antrene ediyorsak midemizide kullanacağımız jelleri antrenmanlarda deneyerek antrene etmeliyiz. 
Antrenman sonrasında: Protein tozuyla hazırlanmış smoothie, çilek, fındık ezmesi, tam yağlı yoğurt gibi seçimler antrenman sonrasında hem içimizi ferahlatır hemde sıvı oldukları için daha çabuk sindirilir. Protein tozuyla hazırladığınız smoothie içerdeği karbonhidrat, protein, yağlar ve antioksidan ile glikojen depolarını doldurmak ve kasları çabuk toparlamak için antrenmandan sonra en çok tercih edilen içecektir. 
Tabi ki her antrenman öncesinde, sırasında ve sonrasında su içmek hiç bir zaman unutmamamız gereken en önemli bir unsurdur.

TESTOSTERON HORMONUNUN BİSİKLETÇİ VE DİĞER SPOR BRANŞLARI İÇİN ETKİLERİ


Evet arkadaşlar birçoğumuzun bildiği erkeklik hormonu her zaman insanların neslini devam ettirmede kullanıldığı gibi spor dada çok önemli bir yer tutmaktadır. bir erkeğin gücünün çok büyük bir kısmını aslında testosteron hormonundan aldığını tıp zaten söylüyor. bu yüzden bizde bir bisikletçi için bunun ne derece önemli olduğunu performansını arttırmada ve gücünü dahada fazla arttırmada ne gibi yollar izleyeceğini ve nasıl bir etkiye sahip olacağını ele alalım dedik. şimdiden iyi okumalar.

Eğer bir testosteron artırıcıya ihtiyacınız olursa, önce bu yapıtaşlarını incelemek isteyebilirsiniz…
Testosteron vücudunuzun en çok ihtiyaç duyduğu hayati hormonlardan biridir. Daha fazla kas, daha az yağ ve daha çok kuvvet – Testosteronun vücut geliştirmecilerin seveceği birçok özellikten birkaçıdır. Yalnızca ağırlık kaldırmada değil, bir erkek olarak sizi siz yapan hormondur. Gençlik ve 20’li yaşların başlarında, bu mucizevi hormonun seviyesi zirve yapar. Ancak şunu aklınızdan çıkarmayın: hiçbir şey sonsuza kadar sürmez.
Testosteron, cinsel gücünüzü belirler ve 30 yaşından sonra her sene seviyesi %1.6 oranında azalır. Bu düşüşle beraber diğer alanlarda da düşüş görülür. Düşük güç, düşük libido, çekilmez kas ağrıları… Liste uzar gider.
Bu semptomlar doktora görünmenizi gerektirebilir ancak bu %1.6’lık düşüşü besin takviyesiyle telafi etmeniz mümkündür. Yüksek ağırlıklarla yoğun antrenmanlar yapmak testosteron depolarınızın ağzına kadar dolmasına yardımcı olacaktır. Ancak beyniniz, besin takviyesi çözümleri düşünmeden önce bu makaleyi okumaya devam ederek testosteron nedir, ne işe yarar ve seviyesini maksimumda tutmak için yapmanız ve yapmamanız gerekenler nedir, öğrenebilirsiniz.
Testosterona Giriş
Testosteron hakkındaki gerçek şudur: Cinsel gücünüzü tamamlar ve normal üreme ve cinsel fonksiyonlarınız için temel androjendir. Beyninizin derinindeki hipofiz bezi ve hipotalamus; her iki organ da erkek hormonlarının ve spermin üretimini kontrol eder. Testosteron üretimini ateşlemek için LH ve folikül uyarıcı hormon (FSH) hipofiz bezinden testislere gönderilir. Bu da antrenmanınızda yapabileceklerinizi belirleyen unsurlardır.
Testosteron türleri nelerdir?
İki çeşit testosteron vardır: serbest ve bağlı. Bağlı testosteron protein globülinlerine ve albüminlerine bağlanır ancak serbest testosteron çaba harcamadan androjen reseptörlerine bağlanarak seks performansınızı, kas üretimini ve korunmasını, yağın yakılmasını ve spor salonunda performansınızın artmasını sağlar. Testosteron ayrıca kolesterol ile üretilir. Klinik Endokrinoloji ve Metabolizma Dergisi’nde yayınlanan bir çalışmada bir grup erkek günlük olarak 100 gramdan fazla “sağlıklı” yağı iki hafta boyunca tüketir. Sonuç olarak da daha fazla serbest testosteron seviyesi görülmüştür. Sağlıklı yağları tüketirken çok çekingen davranmayın– bol bol fındık, tohum ve avokado tükerek testosteron üretimini destekleyebilirsiniz.
Düşük testosteron seviyesine sebep olan etmenler nelerdir?
Testosteron seviyesi ergenlik çağında zirve yapar bu yüzden daha kalın bir sese, sık saçlara ve daha büyük kaslara sahip olursunuz. Düşük testosteronun en büyük nedeni hipofiz bezi ve hipotalamus ile ilgili problemlerdir. Örneğin beyniniz yeterince LH ve FSH salgılayamayabilir. Önceden de söylediğimiz gibi, testosteron seviyeniz 30 yaşından sonra düşmeye başlar. Bu yüzden bazı istenmeyen etkilere maruz kalabilirsiniz; belirgin kütle kaybı, düşük seks performansı, kas kütlesinde düşüş ve hatta depresyon.
Testosteron Seviyesi Nasıl Yükseltilir?
O halde 30 yaşından sonra bel kemeriyle takılmak mı gerekir yoksa fitness arafına düşmemek için alabileceğiniz önlemler var mıdır? Klinik Endokrinoloji ve Metabolizma Dergisi’ne göre tüm erkeklerin %5’i klinik olarak düşük testosteron problemi yaşarlar. Yalnızca kan seviyeniz düşük testosteronu onaylarsa, hormon değiştirme terapisi uygulanabilir. Değiştirme terapisi bir doktor tarafından önerilmelidir ve jel, hap, injeksiyon ya da parça parça verilebilir. Biliyoruz bu biraz karmaşık görünüyor ve hatta bazılarına göre utanç verici. Ancak buraya kadar geldiniz, demekki yalnız değilsiniz. Daha basit çözümler tabi ki mümkündür.
Doğal Testosteron Ateşleyici Beşli
Reklamlarda gördüğünüz testosterin artırıcılara para harcamadan önce neden paranızı bu 5 yapıtaşıyla değerlendirmiyorsunuz? Hepsi söz konusu doğal bir şekilde testosteron seviyesi yükseltmek olunca çok daha uzun süreli fayda sağlayan yapıtaşlarıdır.
barbell curl_0
1. Vitamin D3
1000’den fazla vücut fonksiyonunu etkileyen bu güneş ışığı vitamininin testosteron seviyesini de kayda değer oranda artırdığı biliniyor. Vitamin D3 biyolojik olarak testosterona çok benzemektedir çünkü kolesterolden elde edilen steroid bir hormondur. Hormon & Metabolik Araştırma Dergisi’nin yayınladığı bir çalışmasının da gösterdiği üzere 12 ay boyunca günlük olarak D3 vitamini alan deneklerin testosteron seviyelerinin %400’e kadar yükseldiği görülmüştür. Aynısı serbest testosteron miktarı için de geçerlidir. Testislerin D vitaminini algılayan reseptörleri olduğu düşünülmektedir. Ne kadar reseptör uyarılırsa, testosteron seviyesinin yükselme ihtimali o kadar artacaktır.
Bonus: Bu doğal testosteron artırıcıyla kemik yoğunluğunu da artırabilirsiniz.
2. D-Aspartik Asit
Bütün testosteron artırıcılarda D-Aspartik asit bulunur. D-Aspartik asit iki amino asitten oluşur: aspartik asit ve L-aspartit. Hipotalamusta, D-Aspartik Asit LH, FSH ve büyüme hormonu (GH) salgılanmasını sağlar. 30 yaşından sonra büyüme hormonu GH seviyesi de 10 yıllık periyotlarla %12-15 arası düşer. Üretkenlik Biyolojisi & Endokronolojisi’nin yayınladığı bir çalışmada, 23 erkek 12 gün boyunca D-Aspartik Asit alıyor. 23 erkekten 20’sinin testosteron seviyesinde %42 artış görülüyor. Bu yapıtaşıyla doğal testosteron seviyenizi ciddi oranda artırabilirsiniz.
3. Çemen Otu
Çemen otu medikal amaçlarla yüzyıllardır kullanılmakta olan ve bol miktarda vitamin ve mineral içeren bir bitkidir. İçeriğinde; demir, potasyum, kalsiyum, çinko, manganez, tiamin, B6 vitamini, A vitamini ve C vitamini bulunur. Bol miktardaki vitamin ve mineral içeriği sayesinde çemen otu kötü kolesterolün azalmasına ve bağırsaklarda glikoz emilimine yardımcı olur, libidoyu artırır ve egzersiz performansınızı ateşler.
Güçlenmek için en iyi yol çemen otu içeren bir takviye denemektir. Uluslararası Toplum Ve Spor Beslenmesi Dergisi’nin yayınladığı bir çalışmada 49 direnç atletine haftalık olarak 500 mg. çemen otu enjekte ediliyor. Sonuçlar: yükselen alt ve üst vücut gücü, düşük vücut yağı ve serbest testosteron seviyesinde artış olarak belirtiliyor.
4. L-Arjinin
Düşük testosteronla mücadele ederken, kas geliştirecek en verimli yöntemi bulmak zor bir iştir. Bu problemin bir başka çözümü de L-arjinindir. Vücutta arjinin nitrik oksite (NO) çevrilir bu da kan damarlarını genişletir. Kan akışındaki artıştan dolayı kaslara daha fazla besin ulaşır ve daha kısa sürede daha hızlı gelişmesini sağlar. Düşük testosteron seviyesine sahip bireylerde kas gelişiminin anahtarı arjinin içeren besin destekleri olabilir.
5. Ginseng (G115)
Uyarıcı olarak birçok alanda kullanılan ginseng diğer faydalarının yanında testosteron seviyesindeki düşüşü telafi edebilir. Asya bitkisi olan ginseng, özellikle vücut fiziksel stres altındayken dayanıklılığı artırır. Üroloji Dergisi’nde yayınlanan bir çalışmada 53 erkeğe günde 3 ayrı seansta toplam 900 mg. kırmızı Kore ginsengi veriliyor. Sonuç olarak daha iyi cinsel fonksiyonlar gözleniyor. Bunun yanında gensing, hücresel yenilenmeyi uyararak cildinizin dokusunu da koruyor. Ayrıca cildinizin elastikliğini de artırıyor.
Eğer 30 yaşın altındaysanız ve kanınızda bol miktarda testosteron akıyorsa, legal testosteron artırıcılar sizin için uygun değildir. Eğer testosteron seviyeniz düzgünse ve bir testosteron artırıcıyı enjekte ederseniz, doğal testosteron üretiminize zarar verebilirsiniz. Eğer testosteron takviyesi almaya uygunsanız, bunu direnç antrenmanları ve dengeli bir diyetle destekleyerek testosteron seviyenizi koruyabilirsiniz.

21 Mayıs 2016 Cumartesi

Dağ bisikletinde tam performans için vites ve fren ayarı


Bisiklette Marka Algısı

BİSİKLETTE MARKA ALGISI

Bildiğiniz üzere modern dünyamızda sanatın her dalında olduğu gibi ticari pazarda da belli kurallar ve yönelimler var. Bu değişim ve yönelimlerin tüketici açısından tercihlerini moda olarak adlandırıyoruz. Modayı yaratan ise ticari kaygılar ve daha çok tüketime; kullan ata dayalı bir sistemin varoluşu. Pek tabii bisiklet sektörü ve sektördeki büyük üreticiler de çağımızın bu mutlak kanununa uymalılar. Büyük şirketlerin yaşaması için gerekli olan niteliklerden en temel olanları, modaya ne kadar ayak uydurabildiği, yaratabildiği marka imajı ve karlılıktır. Karlılık, bu yazının tam içeriğini oluşturmasa da, bunu en ilkel şekli ile mümkün olduğu kadar düşük maliyet ve yüksek adette üretim olarak aktarabiliriz.
Peki, moda ve imajın önemi nedir? Bunu kavrayabilmek için işin temeline gitmek gerekiyor. 20. yy başlarında endüstri tasarımında firma ile ürün arasında görsel bütünlük adına bir bağ olmadığı gibi, pazarlama alanında da profesyonel yaklaşımlar yoktu. Yeni nesnellik akımının simgelerinden ve günümüzde ilk kurumsal kimliğin yaratıcısı olarak kabul gören Peter Behrens'in, 1907 senesinde AEG tarafından görevlendirilmesi ile endüstri tasarımında yeni bir devrin kapıları aralanmış oldu. Behrens, bir marka kimliği yaratmanın, ürün estetiğinin ve tasarlanan ürünlerin marka kimliğini yansıtır verilere sahip olmasının, en az fonksiyonellik kadar öneme sahip olduğunun bilincine varmıştı. Bu bağlamda, AEG’yi tasarladığı marka logosundan, firma için yaratılan ürünlere ve onların üretildiği fabrikanın tasarımına kadar, estetik kaygısı ile ortak bir tasarım felsefesinde birleştirdi. İşte bunlar, bugün etkisinde kaldığımız ve bir bütün içinde kurumsal kimliğin satışa olan etkisinin görüldüğü ilk adımlardı. AEG’nin bu başarısını tüm endüstri sektöründe olduğu gibi, 20. yy başlarında bisiklette Bianchi, Wilier gibi üreticiler benimsedi ve geçtiğimiz yüzyılda hafızalardan silinmeyen marka imajları, kimlikleri ve buna bağlı ürünler yarattılar. Başarılı oluşturulmuş kurumsal kimlikler, kahraman sporcular yaratılarak oluşturulmuş doğru pazarlama taktikleri ile her tüketicinin satın alma algısında faydadan önce kimliğe odaklanmasının zeminini hazırladılar. Artık aralanan bu kapı ile seri üretim şirketleri ürünlerini olduğundan daha değerli sunabilir, daha karlı ve yüksek adetli satışlar gerçekleştirebilirlerdi. Buradan hareketle makarayı günümüze saralım.
Bisiklet üretiminde neden alüminyum kadrolar pazarda en yaygın seçenek? Neden üst kademe bisikletler deyince tüketicinin zihninde karbon kadrolar canlanıyor? Neden karbon ve alüminyum tüketici tarafından bu kadar kabul görmüşken ve karlılığı tartışılmazken, çok şöhretli kadro ustaları ve atölyeleri bu malzemelerin yanında üretimi daha zahmetli ve maliyetli olan çelik gibi geleneksel, titanyum gibi egzotik ürünleri kullanmakta ısrar ediyorlar? Büyük üreticileri, küçük atölyelerden ayıran önemli bir sorunları var. Her ne kadar tüketiciye dönük faydalı, güvenli ve rekabetçi ürünler sunmayı görevlerinin bir parçası edinmişlerse de, hayatta kalabilmelerinin ve büyümelerinin yolu her sene satış hedeflerini tutturabilmekten geçer. Şirketlerin planlamaları, bu hedefler üzerine kuruludur. Hızlı ve ucuz maletmeli ve bunun yanında aynı müşteriye ihtiyacı olmasa da tekrar tekrar ürün satabilmelisiniz. Bunun yolu moda yaratmak ve tüketiciye sahip olduğu ürünün faydasının zayıfladığı algısını dayatmaktır. Karbon, seri üretim yapan üreticilerin bu noktada yardımına koşar. Karbon ile estetik açıdan yapabilecekleriniz neredeyse sınırsızdır. İstediğiniz formu verebilir, istediğiniz estetik etkiyi yaratabilirsiniz. Tüm bu değişikliklerle bir fayda algısı oluşturabilirsiniz. Ancak, bu durum çelik ve titanyum için, karbon ile üretilen ürünlerde olduğu kadar kolay değildir. Bu tip ürünleri farklı estetik formlar yaratıp, farklı manalar yükleyerek pazarlayamazsınız. Bu alanda karbon teknolojisi kadar önü açık değildir.
Markalar arasındaki rekabet seviyesi, geçen yüzyıldakinden çok daha vahşi. Hayatta kalabilmek için hep daha karlı olabilmek zorundalar. Yani, daha az maliyetle daha çok bisiklet üretip bunları daha değerli olduğu konusunda tüketiciyi ikna etmeliler. Burada devreye yukarıda konu ettiğimiz temel taktikler giriyor. Marka imajının satışa olan etkisini anlayabileceğimiz günümüze en yakın kusursuz örnek, L. Armstrong ve Trek işbirliğidir. Armstrong efsanesinden önce şirketin mali değeri 100 milyon dolar civarı iken, alınan galibiyetler ve başarılı pazarlama taktikleri ile geçen yedi yılın ardından milyar doları bulmuştu.*
İşte bu, tüketicinin algı ve tercihlerinin başarılı pazarlama taktikleri ile yönlendirilebilir olduğunun kanıtlarından biridir. Küçük ve şahsa özel üretim yapan atölyelerin, bu çapta reklama ve maddi açıdan büyümeye bir nedenleri yoktur. Satış hedefleri büyük şirketler gibi milyonlar ile ifade edilmez. En büyüğü, yıllık birkaç binlik üretim yapar ve bu noktada adet bazında satış kaygısı yaşamazlar. Misyonları ve üretim felsefeleri gereği, bu pek de mümkün değildir zaten. Bu nedenle, ürünler her zaman daha müşteriye dönük ve özeldir. Bu, biraz özel terzinize tamamen size özel dikilmiş bir takım elbise siparişi vermek gibidir. Bunu şöyle örneklendirebiliriz: Büyük pazarda, satın aldığınız bir bisiklet, birkaç ölçü ile satın alan herkesin kullanabileceği şekilde tasarlanır ve üretilir. Bu, seri üretici için kuşkusuz ekonomik bir çözümken, tüketici için bazı dezavantajları vardır. Mesela; bisiklet hafif biri için iyi bir his veriyorken, ağır biri için aynı hissi vermeyebilir. Ya da, geometrisi iki aynı boyda kullanıcı için bedensel farklılıklardan ötürü aynı oranda kusursuz ayar yapmaya müsait olmayabilir. Bedeninizde orantısızlıklar varsa, stok bir kadro tam olarak size olması gereken ergonomik ayarı yapmayı mümkün kılmayabilir. Bu gibi nedenlerle, özellikle büyük takımların sporcularına bazen kişiselleştirilmiş ürünler sağlanır. Sporcu, daha kısa veya uzun bir alın borusu, stok kadrodakinden daha sert bir orta göbek yapısı, daha eğik bir maşa gibi sayısız şeyler talep edebilir ve bunlar genellikle sağlanır. İşte kişiye özel sipariş alan üreticilerin de size sağladığı tam olarak budur ve bu sebeple seri üretim şirketlerinden ayrılırlar. Ancak, pastanın büyük diliminde ve göz önünde olmak zorunda kalmadıkları için bu lezzetlerden sadece küçük bir kesim fayda sağlayabiliyor.
*Armstrong Yalanı belgeselinde, L. Armstrong'un Trek'in marka değerinin nasıl arttığına dair beyanından alınmıştır.

Bisiklet Alırken Boy Seçimini Doğru Yapmak

Bisiklete binerken sorun yaşamamak için doğru bisiklet boyunu seçmeniz gerekiyor.

Özellikle arazi sürüşlerinde ve sportif kullanımlarda alt sınır ölçülerini , gezinti ve uzun mesafeli sürüşlerde ise üst sınır ölçülerini seçmenizi öneririz.

Çok önemli bir hatırlatma: Tablolar genel vücut ölçülerine göre belirlenmiştir. Kişiden kişiye bacak uzunluğu ve kol uzunluğu değişiklik gösterir. En önemli nokta bacak uzunluğudur. Bacaklarınız boyunuzun oranına göre daha kısa kalıyorsa küçük kadro tercih etmenizi öneririz. Yada bacaklarınız boyunuzun oranına göre daha uzunsa büyük kadro tercih etmenizi öneririz. Seçiminizin doğru olup olmadığını anlamanın bir de püf noktası vardır. Seleye oturmadan bisikletin üzerine binersiniz ve kadronun üst borusu ile bacak aranıza temas noktasının mesafesine göre seçim yaparsınız. Eğer kadro üst borusu bacak aranıza çok yakınsa kadro size büyük gelmiştir. Eğer bu mesafe fazlaysa kadro size küçük gelmiştir. Mesafe ortalama 3-4 parmak genişliğinde olmalıdır.

Bazen ölçüleriniz tam arada kalır. Yani ne büyüktür ne de küçüktür. O zaman yapılacak bir kaç küçük püf noktası vardır. Selenizi biraz ileriye veya biraz geriye kaydırarak yada gidon boynunu 1 cm veya 2 cm +- değiştirerek bu sorunu giderebilirsiniz. Bu kollarınızın uzun veya kısa olması durumunda da yapılabilir.

Ölçülerin amaçlarından biri de sele borusunun kadroya giren kısmının doğru mesafede olmasıdır. Ölçü size uygun değilse sele borusunu haddinden fazla kaldırmak zorunda kalırsınız bu da bisikletinizin kadrosunun kırılmasına yada çatlamasına sebep olur. Eğer ölçü büyükse sele borusunu aşağıda tutmak zorunda kalırsınız.

A noktası bisikletin ölçüsünü yani kadro boyunu gösterir.

Sabit Kadrolu - Hard Tail MTB

Boy Kadro Boyu (cm) Kadro Boyu (inch)
155 - 165 35 - 38 cm 14 - 15 "
165 - 170 38 - 41 cm 15 - 16 "
170 - 175 41 - 43 cm 16 - 17 "
175 - 180 43 - 46 cm 17 - 18 "
180 - 185 46 - 48 cm 18 - 19 "
185 - 190 48 - 53 cm 19 - 21 "
190 - 195 53 - 56 cm 21 - 22 "
195 - 200 56 - 58 cm 22 - 23 "

Ülkemizde en yaygın kullanılan bisiklet türü MTB dir. Çoğu kişi bilinçsizce bisikletin ölçüsüne bakmadan tercihte bulunur. Tercih yapmadan önce mutlaka ölçü tablosunu incelemelisiniz.


Çift Süspansiyonlu - Full Suspansion

Boy Kadro Boyu (cm) Kadro Boyu (inch)
155 - 165 35 - 38 cm 14 - 15 "
165 - 170 38 - 41 cm 15 - 16 "
170 - 175 41 - 43 cm 16 - 17 "
175 - 180 43 - 46 cm 17 - 18 "
180 - 185 46 - 48 cm 18 - 19 "
185 - 190 48 - 53 cm 19 - 21 "
190 - 195 53 - 56 cm 21 - 22 "

Her ne kadar ölçüler Hard tail ile aynı olsa da bu tip bisikletler daha çok arazide kullanıldığından küçük boy tercih etmenizi öneririz.

Yol Bisikleti - Road Bike

Boy Kadro Boyu (cm)
155 - 165 48 - 51 cm
165 - 170 51 - 53 cm
170 - 175 53 - 55 cm
175 - 180 55 - 57 cm
180 - 185 57 - 60 cm
185 - 190 60 - 62 cm
190 - 195 62 - 64 cm
195 - 200 64 - 999 cm

Yol bisikleti tercih ederken kullandığınız noktalar da önemlidir. Özellikle yokuşların çok olduğu yerlerde kullanıyorsanız küçük kadro seçmeniz sizi bu tip yollarda rahatlatacaktır.

Triatlon Bisikletleri Ölçüsü

Boy Kadro Boyu (cm)
155 - 165 46 - 48 cm
165 - 170 48 - 50 cm
170 - 175 50 - 52 cm
175 - 180 52 - 55 cm
180 - 185 55 - 56 cm
185 - 190 57 - 60 cm
190 - 195 60 - 62 cm
195 - 200 62 - 999 cm

Triatlon bisikletleri her ne kadar yol bisikletlerine benzese de kullanımda farklılıklar oluyor. Yol bisikletine nazaran biraz daha küçük boyları tercih edilir.

Gezinti/ Tur Bisikleti - Trekking

Boy Kadro Boyu (cm)
155 - 165 47 - 50 cm
165 - 170 50 - 52 cm
170 - 175 52 - 55 cm
175 - 180 55 - 58 cm
180 - 185 58 - 61 cm
185 - 190 61 - 63 cm
190 - 195 63 - 66 cm
195 - 200 66 - 999 cm

Gezinti amaçlı bisikletlerde özellikle uzun mesafe yapmayı düşünüyorsanız kadro boyunu üst sınırda tercih etmenizi öneririz. Büyük kadrolu bisikletler uzun mesafede rahat sürüş yapmanızı sağlayacaktır.

Fikir olsun diye 2 resim

[​IMG]

[​IMG]

Bisiklet Seçimi

Bisiklet türleri ve hangi bisiklet hangi amaçla tercih edilmeli konusunda bir derleme yapayım dedim. birlikte bu listeyi geliştirmek isterim. okuyan ve/veya katkı sağlamayı düşünen herkese teşekkürler.

DOWNHILL
hem bisikletim hemde dağların sınırlarını göremeye niyetli kişiler için ideal olan bisiklettir. pek pedallama yapmanın düşünülmediği sert inişler için tasarlandığı için vites aralıkları düz yolda dahi tatmin etmez. 180-200mm veya daha fazla amortisör mesafesine sahiptir. amaçları dolayısıyla çok sağlam yapıda üretilirleri dolayısıyla ağırlık kaygıları yoktur. bu yarışlarda ana amaç bisiklet hakimiyeti olduğu için bu amaç doğrultusunda kadro geometrisi vardır. tepe inişi yapanların haricinde başka kimseye hitap etmez. standart olarak 26" piyasada vardır.

[​IMG]

ENDURO
150-180mm amortisör aralığına sahip, çok azda olsa çıkışlara ve düzlüklere sahip tepe iniş yarışlarını amaçlayan downhill bisikletleridir. amaçları gereği downhill bisikletlerden daha hafif olurlar ama en az onlar kadar dayanıklı olmak zorundadırlar. hem sürücünün bisiklet hakimiyeti hemde sürücü dayanıklılığı ve yokuş kondisyonun test edilmek istendiği yarışlar için idealdir. tepelerden iner, tepelere çıkarım. patikaya dahi bulaşmadan işim off-roaddur diyen kişilere hitap eder sadece. standart olarak 26" pazarlansada artık 27.5" olanlarıda bulunabiliyor.

[​IMG]

MTB (trail bike, çift amortisör)
bu bisikletler "ben yoldan çıkarım" diyen kişiler için idealdir. yollar ve patikalar bana göre değil, ben off-road arazide taşlı yüzeylerden, çamur kaplı yollardan geçerim diyorsanız bu sizin bisikletiniz. hem iniş için hem tırmanma için uygun vites aralıkları sunar ama hız beklentilerini karşılama gibi bir sorunu yoktur.
120-160mm arası amortisör mesafesine sahiptir. "ben hangi bisikleti alayım" diyen bisiklet dünyasına yeni girecek kişilere önerilecek bir bisiklet değildir. 26" standart olsada 27.5" ve 29" versiyonlarıda vardır.

[​IMG]

MTB (cross country, tek amortisör)
bu bisikletlere arazinin yarış bisikletleri gözüyle bakabilirsiniz. hem iniş hemde çıkışlar için hız beklentilerini karşılayabilecek vites aralıkları sunar. kadroları trail bikelara göre nispeten daha hafif ve daha kati olur. 80-120mm arası mesafeye sahip tek amortisörleri vardır. patika, toprak yol, köy yolu gibi yerlerde kullanım için idealdir. şehir sınırları içerisinde bisiklet kullanacaklara tavsiye edilmemesi gerekir.
önceleri 26" standart olsada, şimdilerde 29" daha ağırlıklı pazarlanmaktadır.

[​IMG]

HİBRİD
dağ bisikleti ile yol bisikleti arasında kalmış bir türdür. genellikle amortisörleri olmaz. gidonları yüksektir ve çok dik bir oturuş konumu sağlar. arada kalmış bir tür olduğu için hiçbir amacıda yoktur. kadro geometrisi her türden esintiler taşır ama tam olarak hiçbirine tam hitap etmez. o yüzden azda olsa herkese hitap eder. bisikletle ilgili hiçbir hedefim yok diyen kişilerin alıp şehrin her türlü yolunda rahatlıkla kullanabileceği bisiklet türüdür. genelde 700c olarak üretilirler.

[​IMG]

ŞEHİR (Commuter)
bisikleti ile işe gelip gitmek isteyen kişiler için, bisikleti ile çarşı pazara, okula gitmek isteyen kişiler için, yani bisikletini şehirde ulaşım aracı olarak kullanmak isteyen kişiler için üretilen bisikletlerdir. hafiflik ve hız gibi hedefleri yoktur. asıl amaçları kullanıcısına en az sorunu çıkarmak ve onu en az bakımla uğraştırmaktır. genellikle amortisörleri olmaz. şehrin inişli çıkışlı yolları için ideal vites aralıkları sunar.
amaçları doğrultusunda ufak çaplıda olsa eşya taşıma kapasitesi vardır. işe, okula, çarşıya pazara gitmek için bisiklet almak isteyen kişiler için idealdir. genelde 700c olarak üretilirler.

[​IMG]

TUR bisikleti
uzun mesafeleri katedmek amacıyla tasarlanan bisikletlerdir. bu uzun mesafelerde kullanıcısına en az sorunu çıkarmak ve en çok yük taşımak ana amacıdır. bu amaçlar doğrultusunda genelde hi-ten çelik kadroya sahiptir. şehir bisikletlerinin jantları genelde 32 tel olduğu halde, bu bisikletler jant teli kırılma sorunlarını azaltmak için 36 tel jantlar vardır. hem ön hemde arkada yük taşıma aparatları vardır. hız amaçlı değildir ama yokuşlarda rahat ettirecek vites aralıklarına sahiptir. konfor ana amaçtır bu bisikletlerde. benim işim ne dağda bayırda, nede şehir içinde olur. ben şehirden şehire, ülkeden ülkeye gezerim diyenler için ideal bisikletlerdir. genelde 700c olarak üretilsede 26" versiyonlarıda bulunabiliyor.

[​IMG]

YOL (yarış)
yollar için üretilmiş hız makineleridir. konfordan bir miktar ödün verilmiştir. hız, aerodinanizm, sürücünün gücünden maksimum verim almak ana hedeflerdir. kadroları bu doğrultuda hafif ve kati olarak üretilir. üst modellerde karbon kadrolar tercih edilir. bu bisiklet alınırken kadro boyu ve geometrisi çok iyi araştırılmalıdır. hafiflik ön planda olduğu için frenler ve vites sistemleri bu doğrultuda imal edilir. viteslerde hızlı geçişler ana hedeflerdendir. vites aralıkları düzde ve her türlü inişte iyi iş görsede tırmanışlarda kondisyonsuz kullanıcılar zorlanabilir. 700c 23mm olarak üretilirler. amacı yarış yapmak olanlar haricindeki kullanıcılara pek hitap etmez.

[​IMG]

YOL (endurance)
yapısal olarak yol&yarış bisikletleri ile tamamen aynıdır.
yol&yarış bisikleti kullanmak isteyen ama yarış hedefi olmayan kişilere,
veya çok uzun yol yarışlarında pedallamak isteyen kişilere,
veya kartlı tur (yanına çok fazla eşya almadan, kredi kartını alarak ve otellerde konaklama yapılarak yapılan tur) amacı olan kişilere hitap eden bisiklet türüdür.
Yol&yarış bisikletlerine kıyasla daha konforlu olurlar.
kadro geometrilerinde uzun yol dayanıklılığı ana kriterdir.
700c 23mm olarak yaygın olsada 25mm olanlarıda bulunur.
şehrin bozuk yolları ona zara vermez. sadece size amortisörlü bisikletlerin verdiği konforu vermez. tek farkı budur.

[​IMG]


YOL (fitness (düz gidon yol))
yol bisikletinin konforunu yaşamak isteyen
ama dropbar ile bir yarışcı gibi görünmek istemeyen kişiler için üretilmiş bisikletlerdir.
yol&endurance bisikletleri ile çok benzer geometriye sahiptirler.
tek fark düz gidona sahip olmalarıdır.
"benim pedallamamın %90'ı asfaltta olur" diyenler için ideal olan bisiklettir.
yeni yeni disk frenleri versiyonlarıda bulunabilir olmuştur.
700c 23mm olanları yaygın olsada 25mm ve 28mm versiyonlarıda vardır.

[​IMG]

TRIATLON
Yol&yarış bisikletlerinden ana farkı tamamen aerodinanizm kaygılar doğrultusunda şekillenmişlerdir.
triatlon yarışlarında başka bir bisikletiçinin arkasına geçip onun rüzgar tünelinden faydalanmanıza izin verilmez. yalnız kovboy misali rüzgarla tek başınıza mücadele ettiğiniz triatlon yarışları baz alınarak tasarlanmış hız canavarlarıdır. yol&yarış bisikletlerinden daha dik sele açısı vardır ve sürücüsünü daha önde bir pozisyonda tutar. böylelikle sürücü aerobarlar üzerine kollarını yerleştirir. ama bu aerobarlar üzerinde frenler olmadığı için bu bisikletlerinde durdurulması zor olur. bu yüzden çoğu normal yol yarışında bu bisikletlere izin verilmez. normal yol yarışlarında ucu açık olmayan ve ucu fren kollarından ileri çıkmayan barlara izin verilir sadece. 700c 23mm olurlar. hafiflik ve aerodinanizm ana hedef olduğu için pek dayanıklı değillerdir. triatlon ve Ironman yarışlarını hedeflemeyen kişilere hitap etmezler.

[​IMG]

CYCLOCROSS
yol&yarış bisikletlerinin genellikle 1 saati geçmeyen, patika ve toprak yollarda yapılan yarışlar için uyarlanmış hali denilebilir bu bisikletler için. yol&yarış bisikletlerine oranla daha az agresif kadro geometrisine sahiptir. kadroları biraz daha uzundur. 700c 30mm veya 35mm olarak patlamaya dayanıklı dişli lastiklere sahip olurlar. fren ve vites telleri ya kadro içine yada çoğunlukla üst borunun üstüne yerleştirilir. böylelikle bisikleti omuzunuza aldığınızda teller rahatsızlık vermez. son zamanlarda disk fren versiyonları daha yagın olmaya başlamıştır. toprak yollarda, patikalarda, köy yollarında hızlı bisiklet sürmeyi hedefleyen kişiler için ideal seçim olabilir. ama çok uzun sürüşler için pek ideal değillerdir.

[​IMG]

GRAVEL (all-road) bike
cyclocross bisikletlerin uzun sürüşleri için tasarlanmış hali denilebilir bu bisikletler için. nispeten daha ince lastiklere (28mm, 30mm vb) lastiklere sahip olurlar. cyclocross ile benzer kadro geometrisi vardır. sadece aynakol daha düşük bir konumdadır ve daha uzun dingil mesafesi vardır ve bu sayede uzun mesafe stabilitesi elde edilir. böylelikle bu bisiklet tur amaçlı olsun, cyclocross yarışları olsun, şehir içi kullanımı olsun, her türlü yolda her türlü amaçla kullanılabilecek bir bisiklet türüdür. ama asıl ustalığı mıcırlı yol yarışlardır. bu yarışlar ülkemizde yok. 5 yıl öncesine kadar bu bisiklet türü zaten dünyada da olmadığı için bu bisiklet türüde henüz ülkemizde yok.

[​IMG]

VELEDROME
bir bisikletçinin en son istiyeceği bisiklet türüdür belkide. sadece kapalı veledrome yarışları için yapılmışlardır. oradan başka yerdede kullanılmaz. hız ve yarışı kazanmak ana hedef olup, konfor düşünülmez. hafiflik elde etmek için vites ve frenleri olmaz. bunları frenleri olmayan bir Ferrari gibi düşünebilirsiniz.

[​IMG]

BMX
hoplamalı zıplamalı özel parkurlarda mesafe veya zamanlı bazlı olmadan beceri bazlı puan toplama esaslı yarışlarda kullanılan bisikletlerdir. 20" veya 24" olurlar. kadroları nispeten çok küçüktür. kullanıcıya ayak hareketlerini yapacak alan bırakmak için seleleri çok düşüktür. kadrolarında ağırlık kaygısı pek yoktur, onun yerine dayanıklılık ana hedeftir. sadece bu tip kullanım hedefleyen kişiler için doğru seçim olur.

[​IMG]

SINGLE SPEED ve FIXIE
single speed bisikletlerde vitessiz bisikletlerdir. çok basit yapıda oldukları için arıza çıkarma ihtimalleri pek yoktur. buda daha az bakım ve daha uzun ömür anlamına gelebilir. soğukta vites arızaları ile uğraşmak istemeyen kuzey ülkelerinde kış bisikleti olarak çok rağbet görmüş bir bisiklettir. ama vistessiz olduğu için yokuşlarda kullanıcısının dizlerini çok aşırı zorlar ve yorar. fixie bisikletler ise single speed bisikletlerin frensiz hali denilebilir. single speedlerde siz pedal çevirmeyi durdurduğunuzda tekerler dönmeye devamm eder ama fixie bisikletde arka taraf olduğu gibi sabitlenmiş olduğu için siz pedalı ileri çevirseniz tekerler ileri döner, geri çevirseniz geri döner, durdurursanız hareketde durur. yani pedal üzerindeki ayaklarınız aynı zamanda fren görevide görür. aynı zamanda fixieler için geri vitese sahip tek bisikletlerdirde diyebiliriz.

[​IMG]

CRUISER
genellikle sahilde dolaşmak için ortaya çıkarılmış bisikletlerdir. vitessiz veya göbekten 3 vitesli olurlar. sahilde dolaşmak haricinde başka biryerde kullanılması pek önerilmez ve verimli olmaz. kum üzerindede gidebilsin diye bazı modellerinin arka tekerleri şişman teker olur.

[​IMG]

TANDEM
aynı anda 2 veya daha fazla kişin kullanması için tasarlanmış bisikletlerdir. kadro geometrisi ve lastik tipi olarak gerek MTB, gerek şehir gerekse yol bisikletleri baz alınarak yapılmış modelleri vardır. kontrolleri zordur. pek alıp satanıda yoktur ülkemizde. yurtdışında 3 veya 4 kişilik olanları dahi vardır. aileyi birarada tutarak pedallama maksatlı kullanılabilir.

[​IMG]

RECUMBENT
yatay bisikletde denir. 2 veya 3 tekerli versiyonlarıda vardır. çok rahat bir oturma pozisyonu sunduğu için ona tembel kişi bisikleti diyenler dahi olmuştur. yol, şehir veya MTB jantları taşıyan modelleri vardır. kontrolleri zordur ama iyi bir aerodinamik sağladığı için özellikle yol bisikleti jantlarına sahip olanları ile oldukça yüksek hızlı yolculuklar yapılabilir. ülkemizde nedense satılmamaktadır.

[​IMG]

KATLANIR bisiklet
kadrosunun ortasından katlayarak taşıma ve saklama rahatlığı sunan bisikletlerdir. 26" ve 28" olanları dahi bulunsada yaygın olarak 20" versiyonları yaygındır. sürüş hakimiyetleri nispeten daha zordur. daha konforsuz sürüşleri vardır. şehir içinde çok kısa mesafeler için uygun olur. ben zaten kısa mesafe binerim ama taşıma&saklama yeri sorunum var diyenler için uygun olabilir

[​IMG]

PEDICAP
insan veya yük taşıma maksatlı yapılmış 3 veya daha çok tekerli bisikletlerdir. özel amaçlı bisikletler olup ticari faaliyet haricinde kullanılmaz. memleketimizde seri üretim veya satışıda yoktur.

[​IMG]

AMSTERDAM bisikleti (Dutch Bike)
Amsterdam sokakları görsellerinde görmüş olduğunuz klasik kadrolu, çoğu bayan bisikleti kadrolu ve çok eski olduklarını zannedilen bisikletler aslında orada yaygın olarak kullanılan Dutch Bike isimli bisikletlerdir.
bu bisikletler geri yerleştirilmiş oturma konumları ve geometrisi ile heryaştan her türlü kişinin kullanımına olanak sağlar. yük taşıma kapasiteleri ve yetenekleri artırılmıştır. kendi üzerlerini gömülü vaziyette kilitleme mekanizmaları vardır. ayrıca tamamen kapalı göbekten vites sistemleri vardır. ağırlık, geometri ve vites olarak yokuşlara uygun olmasada Amsterdam sokakları gibi düz şehir sokakları için mükemmeldirler ama bu bisiklette ülkemizde yok

[​IMG]

şişman lastikli bisiklet (fat bike)
kar, buz ve kum gibi yüzeylerde gidebilmek için tasarlamış bisikletlerdir. hız yapamassınız ama üzerinde lastikler ile her türlü yüzey üzerinden geçebilirsiniz. çok çeşitli kadro malzemesi ve jant boyutlarında satışı yapılmakta olup ülkemizde 24" ebatlarında olanı daha kolay bulunabilmekte. kum, çamur, kar vb diğer bisiklet tekerlerinin battığı yerlerde batmadan ama hızda yapamadan bisiklet sürmek isteyenlerin tercih edebileceği bir bisiklet türüdür.

[​IMG]